Hamza’da okulu tatil olup Japonya’ya tatile (ne kadarı tatil belli değil) geldi. Arkadaşlarıyla görüşürken bir taraftan da iş bulma dergilerinden kendisine iş aramış. Evden eve nakliye, taşınma şirketini bulmuş. günlüğü 10 bin yen. Lise mezununa bu büyük bir mebla. Hemen iş görüşmesine gitti. Bir gün sonra da iş başı yaptı. Çocuk zaten tüm yıl derslerle boğuşmuş biraz dinlenmek için tatile memleketine gelip gezmek istemiş ama babası daha 19 yaşındaki oğluna bile “Bende beş kuruş yok, gelip çalışıp biletini kendin ödersen gel” demiş. O da bu işi araştırıp gelmiş. İyi para veriyorlar diye başladı işe.
Uniformalar, havlular, ayakkabı hepsini parayla aldırmış şirket. Babası fabrikada çalışıyor, oğlu taşınma şirketinde, ben kekçide, sıla da evde çalışıyor. Herkes kendince meşkul. Bir de Japonyanın en sıcak dönemindeyiz Ağustos ayı.. Duştan çıktığın an terlemeye başlıyorsun. Oğlan da, babası da akşam birer sırt çantası iki poşet dolusu su gibi terli üniformaları getiriyor. Akşam yemek saatinde herkes işten dönmüş oluyor. Yemek hazırla, sofra hazırla bir de her akşam terli iş elbiselerini yıka derken uyumam gece 12’yi buluyordu.
Bir ay izinsiz çalışıp kızla kendi bilet paramı biriktirdikten sonra hafta sonları izin almaya başladım. Patron onu da vermiyordu da ben yinede zorla koparıyordum. Çünkü tiyatro hafta sonu daha yoğun oluyor. Ama ben 3 aylığına tatile geldim biraz gezmek istiyorum dedim. Hafta sonu hepimiz aynı gün izin yapmaya çalıştık. Her hafta bir şehire gittik. Yemek paralarını eşim ödüyordu. Yol biletlerini, kalacaksak otel masraflarını ben karşılıyordum. Ortaklaşa geziyorduk.
Bazen akşam işten sonra japon arkadaşlarımla yada endonezyalı arkadaşımla sözleşip buluşuyorduk. 2-3 saat takılıyordum, eve geldiğimde adamın asık suratıyla karşılaşıyordum. Sürekli geziyormuşum, onunla ilgilenmiyormuşum, ben ondan uzaklaşmışım, birini mi buldun istanbulda diye tekrar başladı söylenmelere. 25 yıllık evliliğim boyunca hep yeminler etmek zorunda kalarak kendimi ispatlamaya çalışmakla geçti hayatım. Evli bir insanım nasıl olur? Birileriyle birlikte olup olmadığıma dair bana yeminler ettiriyordu! Ahiretimi yakmak istemediğim için öyle bir şey yapmak istemediğimi söylesem de adamın bana zerre kadar güveni hiç yoktu, olmadı da. Sebebini de bir gün anlatırım belki. o da uzun mesele işte neyse..
Sılayla benim 3 aylık sözde tatilimin sonuna yaklaştık. Bilet paralarıymış, evin yemekliğiymiş, temizlik malzemeleriymiş, Türkiye’ye götürmek istediğimiz özlem duyduğumuz erzaklarmış derken ancak biraz da kendime harçlık bıraktım ama telefon alacak param yetmiyordu. Sözde sadece biletleri bana kakaladı sanarken 3 ay boyunca boğazımızdan geçen lokmalarda benim üzerime kalacakmış meğersem.
Adama dedim telefonumu sen alacaksın, başka yolu yok. Hayatımda ilk kez Android kullanıyordum ve hiç beceremiyordum. Gelmişken de uyguna iphone alıp gitmek istiyordum. bir kaç gün zorladım, bana telefon al diye. Baktım ki bana telefon almayacak bende dedim o zaman biletin birini ödemiyorum banane! Telefonumu kendim alırım sende bir bileti ödersin dedim. Ancak öyle ikna oldu.
Sılayla ben önden geldiğimiz için Türkiye’ye de yine önden gittik. Hamza babasının yanında kaldı. Bir ay sonra da hamza döndü Türkiye’ye. O da kendine bir İphone 7 almış, bilet parasını tamamlamış bir de okul harçlığı için para biriktirmiş.
Yine iki çocukla tek başıma biz Türkiye’de babaları da Japonya’da yaşamaya devam ettik. Lise sınavlarım yaklaşıyordu. Derslere odaklandım, ingilizce derslerine aksatmadan katıldım. Karşıma çok farklı yeni bir eğitim için kurs çıktı hemen ona da yazıldım. Bu arada eş baskısı günden güne artmaya devam ediyordu.