Geleli bir kaç gün olmuş.Valizleri yerleştirdim ama nasıl yerleştirme!
Ben getirmişim 4 valiz eşya. İki valizi yiyecek erzak.
Mutfakta var 4 kapaklı dolap!
4 kapaklı mutfak dolabına kap kaçakmı sığar, iki valiz erzak mı?
Baktım olmayacak gömme kardolabınada doldurdum:)
Yani vakumlu olan bakla giller, hamur işleri, zeytinleri falan.
Bir haftayı buldu iki göz oda, 4 kapaklı mutfak dolabına sığmak:)
Eşimin'de izin günü gelmiş çatmış. Artık dışarıyı da çok merak ediyorum.
Adam öğlene kadar uyudu. Zar zor kaldırdım oğlanla birlikte nolur bizi dışarı çıkart çok sıkıldık.
Hem bir haftadır sokak yüzü görmemişiz hemde merak ediyoruz etrafı dedik.
Babamız bizi dışarı çıkaracak diye heyecanla hazırlanmaya başladık :)
Adam sıkılmış 2 senedir aynı mahalle, aynı cadde, aynı çarşı, nereye götürecem sizi diye sızlana sızlana indik aşağı:)
Biz Namba Motomachi de oturuyoruz. Bizim tek gezme yerimiz eminönündeki gibi kapalı çarşısı (shotengai) olan yere götürdü bizi.
Oğlanla ilk gittiğimiz için anlamıyoruz tabiki neresi nere?
Çalıştığı restaurant'da çarşının göbeğinde ( soimencho) dedikleri barların, clupların içindeymiş.
Restauranda gittik. Sağolsunlar çok sıcak ve içten karşıladılar bizi.
Onlar'da türkiye özlemi var. İkramlar, sohbetler ama ben deli gibi bir restaurantı inceliyorum, bir camdan dışarı bakıyorum, bir sohbete karışıyorum, bir müşterilere bakınıyorum:)
Farklı bir ortam, farklı bir dünya ama yüzler aynıydı hep:)
Japonlar birbirlerinin tıpa tıp aynıları!
Ya bir millet bu kadar mı birbirlerine benzer?
Hiç mi farklı bir surat, yüz, göz, burun olmaz?
O günü çarşı ve restorant'ı gezip eve gelmek için çıktık yola.
Evin'de o kadar eksiği var ki!
Benim geldiğim ev bekar eviydi. Restaurant'da çalışanların kaldığı daire.
Kap kaçak, yatak, yorgan vardı var olmasına fakat çok kirlenmiş, çok eskimiş.
Bekar adamlar temizlikten ne anlar. Yıkayabildiğim örtü, yorgan, yastığı yıkadım.
Yıkayıp'da temizlenmeyenleri attım. Perdeler, tüller bekar adam tarzı:)
Onun için uzunca bir alışveriş listesi oluştu.
Kap kaçaklardan birazını seçip atıp, diğerlerini temizleyip düzenledim dolabı.
Hafta da bir sokağa çıkarıyordu sağolsun eşim bizi.
Tek başıma dışarı çıkmaya korkuyordum.
Ya beni yerlerse japonlar? Ya kaçırırlar sa? Yamyamsa bu millet?
Şaka bir yana cidden bayağı bayağı ürküyordum bu milletten.
Gün ortası oğlanı alıp aşağı binanın önünde ki camekanın dibinde oturup gelen geçen insanları, arabaları, etrafı inceliyordum.
Tek çıkabildiğim yer kapının önü, binanın dibiydi:)
Oğlan'da 5 yaşına girmek üzereydi. O da çok korkuyordu.
Elimi sıkı sıkı tutardı ozamanlar ah ah:)
Tam 3 ay böyle geçti inanır mısınız?
3 ay boyunca eşimin izin gününü beklerdik oğlanla. Sadece kapı ağzına iner çıkardık.
Gelen geçen japonlar bize bakınırdı. Yabancı bir kadınla bir çocuk, duvar dibinde oturmuş dileniyorlar mı acaba ifadesi vardı yüzlerinde:)
Utanmaya başlamıştım artık sokak'da oturmakdan.
Çünkü zamanla bizim sokağı tanır oldum. Etrafta bir kişi bile boş dikelmiyordu!
Sadece kapımızın önündeki karşıdan karşıya geçmek için trafik ışıklarında bekleyen yayalar vardı.
Demek ki o yüzden japonlar bize garip garip bakıyorlar dedim:)
Sabah iş bitince mahallece kapı önünde oturup dedikodu yapmalar, çekirdek yemeler, gelen geçeni süzmeler, sadece Türkiye'de varmış ve Türkiye'de kaldı dedim!.
sayfanizi yeni buldum cok sevdim bende gelmek istiyorum geldiğimde gezdirir misiniz ?
YanıtlaSilKesinlikle,buyrun gelin:))
YanıtlaSilBlogunuzu yeni keşfettim simdi başladım okumaya ve sonuna kadar da okuyacağım
YanıtlaSilÇok güzel çok orijinal bir anlatımını var. Verdiğiniz bilgiler günlük hayatın kendisinden, sıcak ve samimi. Çok teşekkürler 😊
YanıtlaSilGece gece kahkaha attım :D :D
YanıtlaSil