Japonlara 'Japon yapıştırıcı gibi yapışan bir illettir bu Misyonerler..
Adamlar gece demiyor, gündüz demiyor, yaz demiyor, kış demiyor..
Büyük, küçük, kasaba,şehir hatta köylerde karınca gibi çalışıyor..
Her yaşta, her kesimden insanları yoldan çevirip hristiyanlığı övmeye çalışıyorlar.
Japonya'ya ilk geldiğim günler eşim, benle çocuğu evde bırakıp işe gittiğinde peşinden zil çalmıştı.
Kapıyı açtığımda iki üç kişi ellerindeki bir kitapçıktan birşeyler anlatmaya başladı..
Önce tahminen japonca birşeyler anlatıyor, benim boş boş baktığımı gördüklerin de de İngilizce konuşmaya başladılar..
Onu da iyi anlamadığımdan bana İngilizce nereli olduğumu sordu bende türkiye'den geldiğimizi söyledim ( okadarcık anlayabiliyorum) heheheheh sonra sayfaları çevirmeye başladı ve bir sayfa açıp bana verdi.. Buyrun kendiniz okuyunuz imasıyla bir bakış attı:))
Baktım ki türkçe birşeyler yazıyor şok oldum:)) aaaa Türkçe yazıyor diye sevindim :))
Ve başladım okumaya.. Dinden bahsettiğini, hazreti isa'yı, iyiliği, dünya için iyi dileklerini vs.. Güzel kelimeler yazıyordu cidden.. Sayfanın yarısına kadar geldiğimde bunun bir İncil olduğunu yeni yeni kavramaya başladım:))
Hemen kapatıp ellerine geri iade ettim. İngilizce Müslüman olduğumu anlatmaya çalıştım ve japonca teşekkür ederim gerek yok gibisine "İranai" diyerek kapıyı kapattım..
Aşağı yukarı haftanın 3-4 günü gelmeye başladılar. Artık kapıyı açar mıyım? :))
Japonya'da ilk tanıştığım insanlar bu Misyonerler oldu mâlesef:))
Artık zil çaldığında parmak ucuyla kapıya yanaşıp, kapı deliğinden bakar oldum..
Sessiz sedasız geri içeri giriyordum. Kapıyı çalıp çalıp gidiyorlardı :))
Ha bu arada sizlere çok önemli bir uyarıda bulunayım.
Ev kiralarken binanın özelliklerine çok dikkat edin!
Özelliklerinin içinde kesinlikle "Outo rokku-オートロック" şifreli kapı girişli olmasını emlakcınıza rica edin..
Benim geldiğim ilk bekar evi ile ondan sonra taşındığımız bina direk asansörle katlara çıkan bir girişi vardı. O yüzden sürekli kapı çalardı.. Ya satıcılar, ya reklamcılar, ya ev satışı yapan emlakçılar yada bu Misyonerler.. Gına getiriyorlardı bana:))
En sonunda güvenli kapı girişli bir binaya taşındık da rahatladık. Gelenler aşağıdan kat zillerine basıyorlar görüntülü olduğu için yabancı bir yüz gördüğümde ses çıkarmıyorum artık:)
Her mahallenin bir kilisesi var. Çoğunlukla bu kiliseler korelilerin elinde.
Korelilerin neredeyse %80 nı Hristiyan.. Geri kalan kilisede Amerikalıların.
Koreliler çok dolaşmıyor, insanları zorlamıyor ama Amerikalı Hıristiyanlar bayağı bir baskı uyguluyorlar. İşlek caddeler de ellerinde hoparlörle akşama kadar duyuru yapıyorlar.
Minibuslere binip sokak sokak dolaşıyorlar.
Hem kiliselerine adam toplamak için hemde yardım için bağış topluyorlar..
Japonya'da budizmden sonra 2. Büyük din Hıristiyanlıktır..
Osakanın Namba semtinde 4 yıl kebapçı dükkânı işlettik..
Biz giriş katta, 4. Katta da kendisi Amerikalı eşi Koreli karı-koca kilise hocalığı yapıyordu.
Her hafta sonu cumartesi, pazar ayin düzenliyorlar. Ayda 1-2 kerede düğün törenleri oluyordu.
Adamla her selamlaştığımızda bir saat bize vaaz vermelere başlıyordu..
Sağolsun çok iyi niyetli insanlardı. Hafta sonu kilisenin sayesinde haftanın cürosunu yapıyorduk:)) duadan sonra bizim türk kebaplarına saldırıyordu Amerikalılar, Kanadalılar, japonlar, İngilizler:) ekmeklerini yemedik diyemem :))
Daha çok Katolik mezhebi bulunuyor. Adamlar ilk okuldan, üniversiteye kadar çocukları daha yaş iken yetiştiriyor, kendilerine bağlı tutmak için burs veriyorlar.
Zamane gençleri artık modern sıradışı olsun diye kiliselerde evleniyor..
Binlerce yıllık japon gelenekleri, tapınakta dini törenler artık yerini kilisede Hıristiyan düğünlerine bırakmış durumda.. Eski geleneksel düğünlerde gelinlik yerine 'Kimono' giyilir miş. Son 30 yıldır kimomolarını beyaz "Doresu-ドレス" dedikleri gelinliklerle yer değiştirmiş.
Bazı gençler ailelerinin de gönülleri olsun diye sabahın erken saatinde tapınakta, kimonolu Budist dinine uygun tören düzenleyip, öğleden sonrada kilise ve kilisenin restaurantında avrupai modern bir düğün düzenliyorlar.
Bu iki ayrı tören her babayiğitin harcı değil tabi ki..
İki düğün, iki ayrı masraf demektir. Ancak durumu çok iyi yüksek elit ailelerinin çocukları yapabiliyor bu iki ayrı kültür törenlerini..
Demek ki amerikalilar bunlarin kanina girmeyi basarmis.. Girmedikleri yer yok adi batasicalar.. Var olan kulturleri yok etmede uzerlerine yoktur..
YanıtlaSil