Bugün günlerden acı.. Japonya'nın unutulmaz depreminin 6. Yıl dönümü..
11.03.2011 de büyük bir felaket yaşadı japonya.
Japonya'yı aslında depremler yıkmıyor! Depremden dolayı oluşan tsunamiler yıkıyor.
Ada ülkesi olduğu için her zaman denizle savaş içerisinde bir ülke.
Yılın 10 ayı denizden kaynaklanan irili ufaklı tsunamiler, yine denizden kaynaklanan tayfunlar japonların bütün hayat şartlarını zorluyor.
Yılda en az 1 ay tayfun tatili yapılıyor. Bir gün önce hayat günlük güneşlikken, bir gün sonra kabus gibi bir güne kalkabiliyorsunuz. Yarın tayfun var okullar tatil olabilir gibi duyumlar alınca bir o insana bakıyorsunuz bir havaya hadi canım diyorsunuz.
Cidden sürprizlerle dolu bir ülke bu japonya..
Bugün binlerce, yüz binlerce bilinen, kayıtlı can kayıpları oldu.
Ya bulunamayan canlar? Deniz kaç kasabayı bir saat içinde yuttu aldı!
Evlerinde veya iş yerlerinde öğle saat 14:46 sularında yakaladı..
İnsanlar öğle molası bitirmiş kendini işine konsantre etmiş harıl harıl çalışırken bir anda "Tsunami tehlikesi! dağlara doğru kaçın" uyarısı yapan belediyenin sesiyle irkiliyorlar.
Yine kullakları çınlatan tsunami siren sesi..
İnsanlar arabama binip kaçayım diyor ama zaman yetmiyor!
Dağ eteklerine daha yakın olanlar hayatlarını kurtarabiliyor.
Veya şehir merkezi dışına daha yakın olanlar. Deniz kenarına veya sahile yakın olanların %99 mâlesef göz açıp kapatma arası kendini dalgaların içinde buluyor:(
Evde onca yaşlı insan yaşıyorduki bu küçük kasaba şeritleritlerinde o insanlar değil kaçmayı kapıdan en fazla 10 metre bile uzaklaşabildiler.
Yeni doğum yapmış lohusa anne ve bebekler gitti..
Annesi veya kayın validesi kasabanın dışında olanlar tepelere çıkabildi çıkmasına ama gelini, torunu, çocukları sahile yakın olduğu için acaba onlarda buraya çıkabildi mi diye arayıp durdular. Sürekli dağlardaki insanlarla ropörtaj yapıyordu tv kanalları.
Hepsinin de gözü yaşlı konuşamıyorlardı.. Çünkü sunucu kiminle konuşmak istese kardeşimden haber alamıyorum, kızıma ulaşamıyorum, evden çıkamadılar diye ağlıyarak konuşmaya çalışıyorlardı.
Bu deprem, denizle karanın yer değiştirmesine sebeb olmuştu..
Denizdeki ne kadar gemi, sandal, feribot, balık varsa hepsi Karadaydı.
Kara'da ne kadar ev, araba, fabrikalar, sokak lambaları ve insan varsa hepside denizdeydi...
Hani biz Osaka'da, Nagoya'da, Tokyo'da hissetsekte, kabus gibiydi desekte onların yaşadıklarına tercüme olurmu bu kelime acaba?
Ben nerede nasıl yaşadım bu depremi?
Mart'ın 9 ile 13 arası Osaka'da bulunan "Hilton Otel" de 'Türk Haftası' kutlanıyordu.
Bende bu bir hafta orada görevliydim.
Otelin restoranında, İstanbul'daki Hilton otel'den gelmiş en iyi şef aşçıları yemek hazırladı.
Balo salonlarında Türkiye hakkında toplantılar, konuşmalar vardı, Hilton otel lobi duvarlarında türkiye resimleri ve hediyelikci dükkanları açıldı.
Bir hafta boyunca cumartesi, pazar dahil sabah 10 akşam 5 oradaydım.
Yine klasik bir gün gibi sabahtan işimin başına geçtim.
Öğle saati geldiğinde sırasıyla molaya çıkıyorduk. Ben saat 13:00 de çıktım molaya.
Türk olduğum için Hilton otelin restaurantında beleşe yeme hakkım vardı :p
Normal müşterilere öğle yemeği 4 bin yen'di (130 TL) ben gidip açık büfe den istediğim kadar yemeğimi alıp bir güzel karnımı doyurdum.
Oturduğum yerde çalıştığım için öyle ayaklarım şişti, bacaklarım koptu gibi şey yoktu.
10 dakika da oturup kalkayım bir oteli dolaşayım dedim (sanki babamın malı).
Dedim en üst kattan başlayayım, bindim asansöre.
En son kat 31 yazıyordu bende ona bastım:) Sessiz ama bir okadarda hızlı çıkıyordu ki asansör, sanki uçaktaymışım gibi kulaklarım çınladı.
Çıktım kat'a çok hoş ve içi birazda loş, tavandan aşağı uzanan insan gövdesi büyüklüğünde kristallerle süslenmiş cafe restaurant vardı.
İçeri girdim, dal hemen buyrun efendim size masanızı göstereyim diye üzerinize uçuşan garsonlar yok japonya'da.. Adamlar cool müşteri gelmiş gelmemiş tınn.
Zorla oturtayımda iki kuruş kazanalım demezler.
Ama şu var gözünün içine de bakarlar ha! Hani birşey mi ister? Birşey mi emreder gibisine.
Biraz camdan dışarı bakındım. Malum osakanın merkezindeyiz en alçak bina bu bina.
31. Kat ne ki! Etrafı 40-50 katlı binalarla çevrili. Bir 5 dakika kadar bakındım etrafa sonra kristallerin çok hoş bir tııın sesi gelmeye başladı.
Kafamı çevirdim baktım kristal taşları dans eder gibi bir birine sürtünerek sallanıyor.
Garsonlar mırıldanıyor ama ne dediklerini duyamıyordum.
Git gide kristallerin sesi daha bir netleşti. Zamanla sallanmaları bir sağa bir sola görülüyor.
Garsonlara baktım çok sakin! İçeride 3-5 masa müşteri var. İnsanlar telaş yapmıyor.
Herkes artık deprem olduğunu anladı ama tek heyecan yapan kişi Türk olan ben ;)
Çoktan camdan, kapıdan atlamış kaçmam gerekliydi bizim yapımız bu :))
Direk karşı binaya baktım. Gözlerimin bebekleriyle deprem ölçüsü yapıyorum:)
Gerçekten depremse bu binalar oynar az da olsa değilmi? Cidden de depremmiş yaaa..
Karşı bina yer değiştiriyordu resmen. Bir sağa bir sola oynuyordu!
Bunu da test edip, kanâta vardıktan sonra sessiz ve sakin adımlarla ama bir o kadarda da hızlı adımlarla asansöre doğru yöneldim.
Bir de neyle karşılaştım dersiniz??
Meğersem asansör deprem anında kendini kilitliyormuş! Hemen asansörün dibindeki puf'a çömeli verdim.
İki elimle yapışmışım puf'a tek yabancı da benim.
Japon misafirler bana bakıp heyecan yapma bir şey yok, bina sağlam diyorlar ama kime diyorsun?
Ben ki depremi hiç eksik olmayan, iki tıkırtı da binaların yerle bir olan ülkeden gelmişim! Japonya'ya gelmeden 2 sene önce Ağustos depreminin acılarını sırtlayıp gelmiş insanım! Gelde anlat, teselli et beni bina sağlam korkma canım de..
Ama şunu söyleyeyim size, bu deprem en uzun yaşadığım bir depremdi!
Sanırım 5-7 dakika kadar hiç durmadan sallanıyorduk.
Hani çok deprem görüp geçirdim ama en fazla 2 dakika sürmüştü onlar.
Bu bitmek bilmiyordu. Ayağa kalk başın dönüyor!
Sanki gemiyle seyahat edermiş gibi yer ayağının altında gibip geliyordu sürekli.
10 dakika kilitli kaldı asansörler. 10 dakika sonra elemanlar asansöre bizi sırayla, sükunet içinde bindirdi. İndik zemin kat'a. Hemen arkadaşlarımın yanına gittim.
Herkesin eli ayağı titremiş. Özellikle de istanbuldan gelen türkler.
Biz yıllardır japonya'nın da depremine alışık olduğumuz için onlar kadar değildik.
Adamlar kendini sokağa atmış o an. Yeni dönmüşler otele.
Benim arkadaşlarda beni merak etmişler deprem boyunca ortalıkta yoktun neredeydin diye.
Dedim en üst katta rehin kaldım napayım;(
Biz deprem oldu bitti sandık! Bulunduğum yer otelin lobisinin balkonuydu.
Lobide ki dev ekran tv'den birşeyler görünüyor ama kafa basmıyor.
Çöplük gibi, kaza gibi, yaralılar gibi büssürü şey çıkıyor televizyona ama sıradan haber sandım.
Akşam eve gittiğimde TV açtığımda ne göreyim! Benim yaşadığım asıl deprem bölgesinde yaşanılanların yanında karıncanın ayağının parmağı anca edermiş!
Aman Allahım cehennemin tatpikatı gibi bir şeydi bu gördüklerim..
Ben 97 doğumluyum malum 9o depremini hatırlamam. Hayatımda ilk kez Güney Korede yaşamıştım. Japonya kadar deprem olmaz sallanmaz Kore ama ilk oldugu için cok korkmuştum. Yinede gorevliler cok soğuk kanliydi. O günden beri her gece irkilerek uyanirim. Bazen kabus görürüm. Allah Japonyada yasayanlara da benim gibi yasayacak ihtimali olanlara cesaret güç kuvvet versin. Bu kötü olayi yasayan herkese de sabir ve guc kuvvet versin. Iki ulkede kaybettiklerimiz icin de başımız sagolsun. :( Yazı için teşekkürler emeginize saglik🙏
YanıtlaSilJaponya'daki second button olayı nedir? Öğrenciler sevdikleri karşı cinsiyetteki kisiye formasını mı veriyor?
YanıtlaSil