Bir ürün alırken muhakkak hangi ülkeye ait olduğunu merak etmişizdir değil mi?;)
Ben ederim doğrusu.. Çünkü aldığım ülkenin adı ve kalitesi benim için çok önemlidir.
Ürünün üzerinde chinese yazıyorsa bedavaya veriyoruz abla gel al götür deselerde o ürünü tezgaha geri bırakıyorum valla:))
Çin mallarına ciddi bir güvensizlik yaşıyorum. Özellikle de japonya'ya taşınalı televizyon ekranlarında çin hava durumunu ve insanlarını çok sık izledikçe güvensizliğim kat kat artmaya başlamıştı.
Bazen marketten yiyecek alırken hemen etiketine bakıyorum chinese yazıyor, çok ihtiyacım olsa da, o üründen başka seçeneğim olmasa da çıkıyorum dükkandan.
Türk malı gördüğüm her ürünü dünyanın parası da olsa alırım kardeş!
Ülkeme beş kuruş faydam dokunuyorsa ne mutlu bana diyorum, O kadar....
Japon gıda ürünlerini pek reyonlarımızda göremeyiz. Çünkü japonya bir elektronik üreticisidir.
Japonya'dan gelen ne meyve nede sebze göremezsiniz. Kendisi de ithal ettiği için adını dünyaya duyurmuş hiç bir gıda ürünü yoktur.
Ama elektronik (Telefon , Bilgisayar , Tablet , Oyuncak , Beyaz eşya vs. ) ürünleri tüm dünyaya adını ve şanını duyurmuştur.
Bu ürünlerden herhangi birini alırken gerçekten de japon malımı yoksa chine malımı diye tereddütte kalıyor insan bazen. Çünkü çinliler her markanın ve ürünün birebir kopyasını üretmeye bayılıyor:)
Kaliteli olsun, aman iyi olsun, 3 kuruş fazla olsun da Japon malı olsun diye aldığımız ürünlerin gercek japon malı, değil mi? üzerindeki Barkod Numarasından anlayabiliriz.
Evet. Japonyanın ürün barkod numarası "49" ile başlar.
Bu numara ile başlayan her üründe içiniz rahat olsun. Ne kopya ne de sahtedir:)
Gönül rahatlığıyla paralarınızı verebilirsiniz :)
Not: merak ettiğiniz bir konu varsa yazı altından bana yazarak veya instagram hesabım: @osakaninmuhtari hesabından ulaşarak bana yazabilirsiniz. Bekliyorum canlarım.
Şimdilik Hoşçakalın..
27 Temmuz 2019 Cumartesi
Japonca'nın ilginçliği
Bir dili şekillendiren en önemli etkenlerden biri kültür ve sosyal değerlerdir
diye düşünüyorum.
Biz Türkler olarak duygu ve düşüncelerimizi bildiğimiz tüm kelimeleri kullanarak kendimizi ifade etmeyi tercih ederken. Japonlar bunu daha çok ses tonlarına yansıtarak yapıyorlar.
Bir dil öğrenmek istediğimizde ilk olarak merak ettiğimiz şey genelde ya sevgi sözcükleri yada küfürler oluyor nedense J
İşte tamda bu noktada Japonca bizi hayal kırıklığına uğratıyor çünkü biz Türkçedeki gibi bir sürü kelime istiyoruz.
Oysa Japonlar bu konuyu birkaç sevgi sözcüğü ve salak –aptal gibi kelimelerle çoktan kapatmışlar.
Bizler gibi yaratıcı orijinal kelimere sahip değiller.
Japonca öğrenmeye başladığım ilk zamanlarda aklıma takılan şeyler oluyordu örneğin Türkçedeki “ Kusura bakma ” Japonca'da ne demekti yada bir yerden geçmek için yol isterken “ Geçebilir miyim? ” nasıl söylenirdi yada “ Evet sana katılıyorum, ayy çok şaşırdım vs.. ” bunlar aklıma geliyordu ve bu cümleleleri nasıl kuracağımı bilemiyordum.
Bu sebeple Japonca öğrenmek gözümde gittikçe büyüyordu.
Sonra şöyle basit bir yol buldum...
Japonca yada herhangi bir dil öğrenirken ilk dikkat edilmesi gereken konu Türkçe gibi düşünmemek hatta Türk gibi düşünmemek gerektiğiydi.
Önce Japonya'yı bilmeli ve Japonları anlamaya çalışmalıydı bence.
Bunu yapmaya başladığımda işleri biraz olsun kolaylaşmıştı.
Önce Jaonları gözlemleyerek öğrendiğim birkaç basit kelime ve mimikleri kullanmaya başladım ve bizzat bunları tecrübe ettim.
Mesela bir dükkana girmek istediğimde önümde bir adam vardı ve beni farketmediği için adama sumimasen demek yerine jaa dedim ve adam hemen yol verdi.
Bu çok hoşuma gitmişti “ Vay bee! ” demiştim.
Japonca'yı henüz yeni yeni öğrendiğim ve kelimeleri unuttuğum zamanlarda çok işime yaradı.
Mesela bir şeye şaşırdığımda Türkçe'de ki gibi bir çok şaşırma kelimesini yan yana getirmeme gerek kalmadan aynı hissi veren “ HEEE! ” ünlemini kullanmam yeterliydi J
Bunun gibi “ Sou sou “ yada karşı tarafın konuşması bittiğinde “ ….desu ne ” diyerek kendimi hem kurtarıyor hemde karşı taraftan ne güzel Japoncam olduğuna dair iltifat bile alıyordum .
Japonca'da uzun bir cümle kurmak yerine bir kelime ile kendimizi ifade etmek mümkün.
Mesela yanınızdaki arkadaşınız yolun karşısına geçerek artık kendi istikametine devam edecek diyelim.
Arkadaşınızın şu cümleyi kurmasına gerek yoktur “ Buradan artık ayrılıyorum / Ben artık karşıya geçiyorum ” gibi bir cümleye ihtiyaç duymadan “ Jaa wataru ” demesi gayet anlaşılır olacaktır. ( Wataru- 渡る :Karşıya geçmek ) Peki arkadaşımız bir şey söylemedi ben sormak istiyorum “ Artık gidecekmisin / karşıya geçiyor musun? ” diye.
Yine aynı şekilde wataru kelimesini kullanmam yeterli burada bir fark ile oda ses tonuma soru işareti ekleyerek J
Bu gerçekten şahit olduğum gerçek bir örnektir
Yada dikkat etmeniz gereken bir tehlike var.
Türkçe'de ki gibi “ Aman dikkat et , geçme , dur , sakın yapma , dokunma , dikkat et sıcak yanarsın ” vs gibi kelimeler yerine her türlü tehlike arz eden durumda tek başına “ Abunai - 危ない “ kelimesini kullanmamız yeterli olacaktır.
Yine sevgi sözcükleri yada nefret , kızgınlık içeren ifadeler içinde aynı yöntemi uygulamak mümkün.
Örneğin; canım cicim tatlım vs gibi kelimelerle kendimizi sevdiğimize ifade etmek istiyorsak.
Hemen tatlı bir ses tonu takınıp onun isminin önüne –kun , -chan gibi ekler eklediğimizde işlem tamamdır diyebilirim. Hatta eşinize karıcığım canım sevgilim gibi bir şey ifade etmek istediğinizde sevgi dolu bir ses ile " Anata " derseniz size güzel bir gülümseme yada benzer bir şekilde cevap verecektir ;)
Şimdi gelelim kızgınlığımızı nasıl ifade edeceğimize.
Yöntem aynı şekilde kızgın , sert bir ses tonuyla bir kelime söylersin ki ondaki anlam Türkçedeki en ağır hakarete bile denk gelebilir.
Burada iş sizin yeteneğinize kalıyor yani hislerinizi ses tonunuza ne kadar yansıta biliyorsunuz.
Bunun için de iyi bir gözlemci olmak önemli çünkü sadece animeleri izleyererek bunu başaramayız.
Hatta bir Japon'la konuşurken izlediğimiz animeler'den esinlenerek mimik ses tonu yada anime kelimesi kullandığımızda bunu karşımızdaki Japon hemen anlar ve bu çok anime izlemiş galiba diye de düşünme ihtimali yüksektir.
Buna da dikkat etmek gerekir ;)
Yazar : Cemaynur Şahin
Biz Türkler olarak duygu ve düşüncelerimizi bildiğimiz tüm kelimeleri kullanarak kendimizi ifade etmeyi tercih ederken. Japonlar bunu daha çok ses tonlarına yansıtarak yapıyorlar.
Bir dil öğrenmek istediğimizde ilk olarak merak ettiğimiz şey genelde ya sevgi sözcükleri yada küfürler oluyor nedense J
İşte tamda bu noktada Japonca bizi hayal kırıklığına uğratıyor çünkü biz Türkçedeki gibi bir sürü kelime istiyoruz.
Oysa Japonlar bu konuyu birkaç sevgi sözcüğü ve salak –aptal gibi kelimelerle çoktan kapatmışlar.
Bizler gibi yaratıcı orijinal kelimere sahip değiller.
Japonca öğrenmeye başladığım ilk zamanlarda aklıma takılan şeyler oluyordu örneğin Türkçedeki “ Kusura bakma ” Japonca'da ne demekti yada bir yerden geçmek için yol isterken “ Geçebilir miyim? ” nasıl söylenirdi yada “ Evet sana katılıyorum, ayy çok şaşırdım vs.. ” bunlar aklıma geliyordu ve bu cümleleleri nasıl kuracağımı bilemiyordum.
Bu sebeple Japonca öğrenmek gözümde gittikçe büyüyordu.
Sonra şöyle basit bir yol buldum...
Japonca yada herhangi bir dil öğrenirken ilk dikkat edilmesi gereken konu Türkçe gibi düşünmemek hatta Türk gibi düşünmemek gerektiğiydi.
Önce Japonya'yı bilmeli ve Japonları anlamaya çalışmalıydı bence.
Bunu yapmaya başladığımda işleri biraz olsun kolaylaşmıştı.
Önce Jaonları gözlemleyerek öğrendiğim birkaç basit kelime ve mimikleri kullanmaya başladım ve bizzat bunları tecrübe ettim.
Mesela bir dükkana girmek istediğimde önümde bir adam vardı ve beni farketmediği için adama sumimasen demek yerine jaa dedim ve adam hemen yol verdi.
Bu çok hoşuma gitmişti “ Vay bee! ” demiştim.
Japonca'yı henüz yeni yeni öğrendiğim ve kelimeleri unuttuğum zamanlarda çok işime yaradı.
Mesela bir şeye şaşırdığımda Türkçe'de ki gibi bir çok şaşırma kelimesini yan yana getirmeme gerek kalmadan aynı hissi veren “ HEEE! ” ünlemini kullanmam yeterliydi J
Bunun gibi “ Sou sou “ yada karşı tarafın konuşması bittiğinde “ ….desu ne ” diyerek kendimi hem kurtarıyor hemde karşı taraftan ne güzel Japoncam olduğuna dair iltifat bile alıyordum .
Japonca'da uzun bir cümle kurmak yerine bir kelime ile kendimizi ifade etmek mümkün.
Mesela yanınızdaki arkadaşınız yolun karşısına geçerek artık kendi istikametine devam edecek diyelim.
Arkadaşınızın şu cümleyi kurmasına gerek yoktur “ Buradan artık ayrılıyorum / Ben artık karşıya geçiyorum ” gibi bir cümleye ihtiyaç duymadan “ Jaa wataru ” demesi gayet anlaşılır olacaktır. ( Wataru- 渡る :Karşıya geçmek ) Peki arkadaşımız bir şey söylemedi ben sormak istiyorum “ Artık gidecekmisin / karşıya geçiyor musun? ” diye.
Yine aynı şekilde wataru kelimesini kullanmam yeterli burada bir fark ile oda ses tonuma soru işareti ekleyerek J
Bu gerçekten şahit olduğum gerçek bir örnektir
Yada dikkat etmeniz gereken bir tehlike var.
Türkçe'de ki gibi “ Aman dikkat et , geçme , dur , sakın yapma , dokunma , dikkat et sıcak yanarsın ” vs gibi kelimeler yerine her türlü tehlike arz eden durumda tek başına “ Abunai - 危ない “ kelimesini kullanmamız yeterli olacaktır.
Yine sevgi sözcükleri yada nefret , kızgınlık içeren ifadeler içinde aynı yöntemi uygulamak mümkün.
Örneğin; canım cicim tatlım vs gibi kelimelerle kendimizi sevdiğimize ifade etmek istiyorsak.
Hemen tatlı bir ses tonu takınıp onun isminin önüne –kun , -chan gibi ekler eklediğimizde işlem tamamdır diyebilirim. Hatta eşinize karıcığım canım sevgilim gibi bir şey ifade etmek istediğinizde sevgi dolu bir ses ile " Anata " derseniz size güzel bir gülümseme yada benzer bir şekilde cevap verecektir ;)
Şimdi gelelim kızgınlığımızı nasıl ifade edeceğimize.
Yöntem aynı şekilde kızgın , sert bir ses tonuyla bir kelime söylersin ki ondaki anlam Türkçedeki en ağır hakarete bile denk gelebilir.
Burada iş sizin yeteneğinize kalıyor yani hislerinizi ses tonunuza ne kadar yansıta biliyorsunuz.
Bunun için de iyi bir gözlemci olmak önemli çünkü sadece animeleri izleyererek bunu başaramayız.
Hatta bir Japon'la konuşurken izlediğimiz animeler'den esinlenerek mimik ses tonu yada anime kelimesi kullandığımızda bunu karşımızdaki Japon hemen anlar ve bu çok anime izlemiş galiba diye de düşünme ihtimali yüksektir.
Buna da dikkat etmek gerekir ;)
Yazar : Cemaynur Şahin
23 Temmuz 2019 Salı
Japonya'da bahşiş var mıdır?
Japonya'da da
olduğu gibi ülkelerin kültürüne göre bahşiş kültürü değişkenlik göstermektedir.
Bizim ülkemizde aldığımız hizmet karşılığında (çoğu yerde) bahşiş vermek zorunluluğumuz yoktur.
Bu o anki ruh halimiz ,cebimizdeki paramız , aldığımız hizmete göre değişkenlik gösterir.
Ama Japonya'da bir restoran'da ne yiyip içtiysek onun fiyatını öderiz ve restoran'dan çıkarız böylece kafamız ve vicdanımız rahat eder çünkü fiyat belli , ödeme belli.
Karşı taraf bize verdiği hizmet için başka bir beklenti içine girmez.
Az mı oldu , çok mu oldu , bahşiş bıraksamıydım acaba gibi kafada kalan sorular ve vicdan muhasebesi yapmayız.
Ayrıca Japonya'da hesap ödemek için masaya garsonu çağırıp “ Hesap lütfen ” diyemeyiz çünkü hesap dükkan/restoran girişindeki kasiyere ödenir.
Mekandan çıkmadan önce kasada ödemeyi yapar ve çıkarız.
Bir keresinde yanımda arkadaşım vardı sabah kahvaltısı yapmıştık ve hesabı ödemek için kasaya gittiğimizde arkadaşıma kahvaltıyı ben ikram etmek istediğim için kasaya ödemeyi ben yaptım.
Kasiyerin yüzünde farklı bir gülümseme memnuniyet vardı.
Oysa bahşişde bırakmamıştım J
Açıkcası ben anlam veremedim ve uzun zamandır orda yaşayan yanımdaki arkadaşıma , ben mi yanlış hissettim kasiyer neden farklı bir memnuniyetle gülümsedi diye sorduğumda arkadaşım şu cevabı vermişti.
Japonya'da özellikle aileler yada kadın ve erkek birlikte yemek yedikten sonra hesabı kadının ödemesi hoş bir davranış olarak görünür.
çünkü kadın aynı zamanda ailenin ekonomisini yöneten bir yönüde vardır.
Genelde erkekler çalışır ve kadın çalışmıyorsa evin , ailenin giderleri için parayı hanımına verir ve hanım evi idare eder demişti.
Bu durum her aile için ne kadar geçereli yada geçerliliğini hala koruyormu bunu bilmediğim gibi genelleme yapmakta doğru olmaz sanırım.
Ben şahit olmasamda duyduğum kadarıyla bazen çocuklu bir aile birşeyler yemek istediğinde örneğin yaz sıcağında dondurma yemek istediğinde çocuklar kendi harçlıklarından dondurma parasını ödeyebiliyormuş.
Ne kadar doğru tartışılır.
Yazar : Cemaynur Şahin
Bizim ülkemizde aldığımız hizmet karşılığında (çoğu yerde) bahşiş vermek zorunluluğumuz yoktur.
Bu o anki ruh halimiz ,cebimizdeki paramız , aldığımız hizmete göre değişkenlik gösterir.
Ama Japonya'da bir restoran'da ne yiyip içtiysek onun fiyatını öderiz ve restoran'dan çıkarız böylece kafamız ve vicdanımız rahat eder çünkü fiyat belli , ödeme belli.
Karşı taraf bize verdiği hizmet için başka bir beklenti içine girmez.
Az mı oldu , çok mu oldu , bahşiş bıraksamıydım acaba gibi kafada kalan sorular ve vicdan muhasebesi yapmayız.
Ayrıca Japonya'da hesap ödemek için masaya garsonu çağırıp “ Hesap lütfen ” diyemeyiz çünkü hesap dükkan/restoran girişindeki kasiyere ödenir.
Mekandan çıkmadan önce kasada ödemeyi yapar ve çıkarız.
Bir keresinde yanımda arkadaşım vardı sabah kahvaltısı yapmıştık ve hesabı ödemek için kasaya gittiğimizde arkadaşıma kahvaltıyı ben ikram etmek istediğim için kasaya ödemeyi ben yaptım.
Kasiyerin yüzünde farklı bir gülümseme memnuniyet vardı.
Oysa bahşişde bırakmamıştım J
Açıkcası ben anlam veremedim ve uzun zamandır orda yaşayan yanımdaki arkadaşıma , ben mi yanlış hissettim kasiyer neden farklı bir memnuniyetle gülümsedi diye sorduğumda arkadaşım şu cevabı vermişti.
Japonya'da özellikle aileler yada kadın ve erkek birlikte yemek yedikten sonra hesabı kadının ödemesi hoş bir davranış olarak görünür.
çünkü kadın aynı zamanda ailenin ekonomisini yöneten bir yönüde vardır.
Genelde erkekler çalışır ve kadın çalışmıyorsa evin , ailenin giderleri için parayı hanımına verir ve hanım evi idare eder demişti.
Bu durum her aile için ne kadar geçereli yada geçerliliğini hala koruyormu bunu bilmediğim gibi genelleme yapmakta doğru olmaz sanırım.
Ben şahit olmasamda duyduğum kadarıyla bazen çocuklu bir aile birşeyler yemek istediğinde örneğin yaz sıcağında dondurma yemek istediğinde çocuklar kendi harçlıklarından dondurma parasını ödeyebiliyormuş.
Ne kadar doğru tartışılır.
Yazar : Cemaynur Şahin
19 Temmuz 2019 Cuma
Japonlarla Türklerin arasındaki fiziksel farklılıklar
Farklı coğrafyaların farklı
iklimleri ve farklı insan tipleri olur ve genellikle kendimizde olmayanı
isteyip beğeniriz.
Mesela sarışın ırklar esmerleri sevdiği gibi , mavi gözlüler de kahverengi gözü daha güzel bulabiliyor.
Çekik gözlüler iri göz severken , küçük burunlular bir Karadenizlinin burnunu daha karakteristik , hoş buluyor olabilir değil mi? J
Bize uzak doğuluların çekik minik gözleri ne kadar sevimli geliyorsa bir uzak doğulu'ya da o kadar itici görünüyor olabilir.
Hatta gözlerinin çekik olduğunu da kabul etmeyip bizim gözlerimiz çekik değil , sadece küçük diyorlar.
Esasen haklılar çünkü Uzak doğuluların gözleri bizim ifade ettiğimiz gibi “ çekik ” değildir sadece göz kapakları bizimkine göre daha düşüktür.
İsterseniz bir ayna karşısında göz kapağınızı aşağı doğru çekin haklı olduklarını göreceksiniz J
Büyük göz seven Japonlar da göz kapağı ameliyatı olmak çok yaygın.
Özellikle'de kadınlar arasında bu tür ameliyatları daha çok tercih ediyor.
Bana sorarsanız ameliyat sonrası gözler o kadar da fark yaratmıyor ama bu ameliyatı olan kişiler için oldukça fark yaratıyor.
Göz büyütme ameliyatlarını duyduktan sonra kişilerin gözlerine daha çok dikkat etmeye başladım yaptıkları makyaja göre de göz büyüklüğü değişse de genel olarak fark yok bence.
Ama dikkat ederseniz Japon televizyon kanallarını izlediğinizde neredeyse herkesin gözü sokaktaki Japon'a göre daha büyük demek ki ekranlar'da da tercih büyük gözden yana ;)
Yazar : Cemaynur Şahin
Mesela sarışın ırklar esmerleri sevdiği gibi , mavi gözlüler de kahverengi gözü daha güzel bulabiliyor.
Çekik gözlüler iri göz severken , küçük burunlular bir Karadenizlinin burnunu daha karakteristik , hoş buluyor olabilir değil mi? J
Bize uzak doğuluların çekik minik gözleri ne kadar sevimli geliyorsa bir uzak doğulu'ya da o kadar itici görünüyor olabilir.
Hatta gözlerinin çekik olduğunu da kabul etmeyip bizim gözlerimiz çekik değil , sadece küçük diyorlar.
Esasen haklılar çünkü Uzak doğuluların gözleri bizim ifade ettiğimiz gibi “ çekik ” değildir sadece göz kapakları bizimkine göre daha düşüktür.
İsterseniz bir ayna karşısında göz kapağınızı aşağı doğru çekin haklı olduklarını göreceksiniz J
Büyük göz seven Japonlar da göz kapağı ameliyatı olmak çok yaygın.
Özellikle'de kadınlar arasında bu tür ameliyatları daha çok tercih ediyor.
Bana sorarsanız ameliyat sonrası gözler o kadar da fark yaratmıyor ama bu ameliyatı olan kişiler için oldukça fark yaratıyor.
Göz büyütme ameliyatlarını duyduktan sonra kişilerin gözlerine daha çok dikkat etmeye başladım yaptıkları makyaja göre de göz büyüklüğü değişse de genel olarak fark yok bence.
Ama dikkat ederseniz Japon televizyon kanallarını izlediğinizde neredeyse herkesin gözü sokaktaki Japon'a göre daha büyük demek ki ekranlar'da da tercih büyük gözden yana ;)
Yazar : Cemaynur Şahin
16 Temmuz 2019 Salı
Herşey çok kawaii
Japonca'da sevimli , tatlı anlamına gelen “ Kawaii ” kelimesi günlük hayatta çok
yaygındır.
Sevimli gelen her şeye kawaii diyerek tepki gösterebiliriz.
Ayrıca bu akım büyük küçük herkeste her şeyde bir kawaiilik olması gerekir.
Ayrıca bu akım büyük küçük herkeste her şeyde bir kawaiilik olması gerekir.
Mesela yaşlı bir Japon dedemiz cebinden çıkardığı anahtarlıkta Hello
kitty figürü görürseniz torununa ait olmalı diye düşünmeyin derim, çünkü o
anahtarlık torununun habersizce dedesinin cebine attığı bir oyuncak
değil , bildiğiniz evin kapısını açmak için kullandığı anahtarın anahtarlığıdır J
Hatta
özellikle örnek verdiğim Hello Kitty markasıylada yayılmıştır.
Japonya'da
kadın , erkek , çocuk ve yaş sınırı olmaksızın bizdeki gibi belli kalıplara
hapsolmadan hemen hemen herkes de bir kawaii esintisi vardır.
Bu, birinin saç
tokasında kendini gösterirken , başka birinin çantasında , not defterinde , çorabında , kolyesinde yada kıravatında kendini bir figür , parıltı herhangi bir
sevimlilik şeklinde gösterebilir. Bunlar gülümseten güzellikler aslında sizcede
öyle değilmi ?
Yazar : Cemaynur Şahin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)