Bizler japonya'da yaşamak için fırsat kollarken neden bu Japonlar Türkiye'de
yaşıyor diye düşündünüz mü hiç?.
Açıkcası ben düşündüm ve zamanla onları
tanıdıkça cevabını buldum diyebilirim.
Japonların yaşam tarzları bizim yaşam tarzımıza kıyasla oldukça mekaniktir.
Herşey
plan ve proğram dahiline ilerliyor.
Mesela bizdeki gibi yuvarlak zaman
dilimleri yoktur.
Arkadaşımız arayıpta 5 dakikaya ordayım dediğinde biliriz ki
bu en az 10 dakikadır J
hepimize göre zaman algısı farklılık gösterir J
Ama bir Japon size 5 değil 10 da değil 7 dakika sonra oradayım dediğinde mutlaka
orda olur.
Bir nevi prensip meselesi J
Hayatın akışı kurallar düzen ve nizamdan ibarettir.
Ben Japonları genel olarak
askere benzetirim.
Askere giden Türk arkadaşlar iyi bilirki disiplin , düzen ve
nizam olayını askeri hayatlarında fazlasıyla yaşayıp tecrübe etmişlerdir.
Ancak
bu Japonyada günlük hayatın bir parçasıdır.
Akıllarına aykırı bir şey gelmez. Kural
kuraldır.
En küçük olayla örnekleyecek olursam konuyu şöyle açıklayabilirim.
Yaya
geçidi ve trafik ışıklarının olduğu bir yolda eğer yoldan geçen bir araç yok
ise biz ne yaparız ? yeşil ışığın yanmasını beklemeden geçeriz üstelik bu yaya
yolu ve lambalar 10 adımlık bir ara sokağa konmuş ise hiç ciddiye bile almayız hatta
yok sayarız.
Japonya'da yol boyunca mağaza , dükkan bakınarak gezerken yürüdüğüm yol , ara
sokaklarada çıkıyordu ve hepsinde trafik ışığı vardı.
Önce duraksadım çünkü
komik geldi en fazla 5-6 adımda geçilebilecek mesafelerdi.
Sonra kendime dedimki
olsun sen onların ülkesindesin kurallara uy ve yoldan geçen herhangi bir araç , hatta
bisikletli bile olmasada bende Japonlar gibi yeşil ışığın yanmasını bekleyip yeşil
ışıkta geçtim.
Ama sonrasında baktım ki bu ara sokaklar bitmediği gibi her
sokakta trafik ışıkları var ayrıca geçen bir araç da yok. Bende Türk usulü ışıklara
aldırmadan güzelce geçtim.
Başka yayalar ise güzelce bekliyordu ışığın kendilerine yanmasını.
Olsun
ben yinede geçtim çünkü beklemek bana göre saçmaydı.
Sonra zamanla anladım ki Japonların
çoğu (çok nadir olanlar hariç) bu 5-10 adımlık yaya yolunu ışıkları yok sayarak
geçme ihtimallarini bile düşünmüyorlar.
Aslında biliyorlar bu çok basit bişey ,
onlarda yapabilirler ama yapmıyorlar.
Toplum onları birlikte hareket etmeye
sürüklemiş vs..
Oysa , ben trafik ışıklarını görmezden gelip yolu geçerken , yeşilin
yanmasını kendine prensip edinmiş disiplinli Japon , bir gün bir gezi planlar ve
Türkiye'ye gelir.
Etrafına bakıp o da gözlemler ve her şeyin bir rahat yolunu
bulduğumuzu , kendimize göre uyarlama yapabildiğimizi görünce kendilerinin ne
kadarda can sıkıcı disiplinli bir hayata hapsolduklarını görüp üzerine bir
gevşeme , rahatlık gelir ve tabiri yerindeyse O da “ Takılır ” bizim gibi..
Kendilerini baskıdan uzak ve rahat hisseder ve görür ki bu şekilde'de hayat devam
ediyor sorun olmuyor.
Oluyorsa'da başkasına bir zararı yok…
Sonra bizleri kendileriyle kıyaslayınca
öz güven tavan yapmış , gülümseyen , yardım eden , yerli yersiz merakını gideren
ama zararsız iyi niyetli olduğumuzu anladığı anda Japonya'da ki hayatının
anlamsız olduğunu aslında özlediği şeyin tam da bu olduğunu anlar ve Özelliklede
ruhlarına hitap ediyorsa Türk'lerin bu yaşam tarzı Türkiye'de yaşama planları başlar.
Japonya'da dilim ile yediği karpuzu , Türkiye'de
en lezzetisinden patlayana kadar yeme keyfine varır.
Japonya'da pahalı olduğu
için genellikle hediye olarak alınan kavunu , Türkiye'de en kokulusundan pazardan
aldığı 4 kavunla eve dönmenin mutluluğunu yaşar ve iş hayatına gelince hiçte
Japonya'da ki gibi “ Kibishi ” olmadığını görür. Velhasıl hayat Türk'lere güzel diyerek
burada bir hayat kurar.
Ve zamanla her ne hissediyorsa özgürce kendini ifade etmenin mutluğunu yaşar
Japonya'nın
neresi olduğunu anlatmak zorunda'da kalmaz çünkü zaten Barış Manço yıllar önce
Türklere öğretmişti Japonya'yı ve Japonları.Türk televizyon kanallarında
gezerken aniden ses duyar birisi Japonca
konuşuyor ve anlar ki Japonya'da sıradan bir kişi olan bu şahıs Tükiye'de klima
reklamıyla çoktan ünlü olmuş:)
Ve daha saymakla bitmeyen onlarca sebebi vardır artık Türkiye'yi ve Türk'leri
sevmek için.
Peki ya biz ne olacağız “ Biz Japonları seviyoruz , o zaman onlarda bizi
seviyordur ” diyerek yola düştüğümüzde aslında bir çoğunun bizleri tanımadığını
belki ilk kez Türk kelimesini duyduklarını anlayıp , daha zorlu şartlarda
yolumuza Japonya'da devam edebilme ihtimaliyle birlikte bir tür seyehat , tatil
tadında bırakıp dönmekte mümkündür.
Yani şartlar , imkanlar aynı değil , durum tam
tersi olsaydı yani bizler Japonya'ya gittiğimizde son derece güler yüzlü , bizleri
tanıyan bilen ve kucaklayan bir millet ile karşılaşsaydık elbette bizim içinde
Japonya'da yaşama kararı bir Japon'un Türkiye'de yaşama kararı kadar kolay olurdu.
Açıkcası bu durum hoşuma gitmiyor ama onlara da hak veriyorum.
Çünkü Yüzyıllar
önce özellikle de denizcilik faaliyetleri ile ülkeye gelen Portekizli gemicilerin ticaret ile birlikte kültür ve
din alışverişi yaparak bir nevi Japonlar üzerinde misyonerlik çalışmaları yapmaları sebebiyle bu durumun
ülkede sorun olacağını görüp karşı çıkan
ve Yüzyıllar boyunca kapılarını tüm
dünya'ya kapatmış bir imparatorluktan bahsediyoruz. Bu sebeple bizler gibi bir
coğrafya'da yaşamayan , kapılarını uzun yıllar kapatan bir kültürden
bahsettiğimizde bizler gibi hemen kucak açmalarını beklemek yanıltıcı
olur.
Yine de son yıllarda Japonya'da yabancı sayısı oldukça arttı , farklı
kültürlerle etkileşime sıcak bakmaya başladılar. Mesela Japonya ile Türkiye
arasında dostluğun başlangıcı olan Ertuğrul fırkateyni konulu sinema filmlerinin
yanı sıra okulda ders kitaplarında da Türkiye yer almaya başladı.
Bunlar hoş güzel gelişmeler diye düşünüyorum.
Yazar : Cemaynur Şahin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Duygularını bizimle paylaşmak ister misin